top of page
BAŞKALARINA MADDİ YARDIMDA BULUNMAK (İNFAK)

“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağı yüz taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah’ın ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara suresi, 261.ayet.)!
İnfak, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla bir kişinin ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi demektir. Bu yönüyle infak, hem farz olan zekâtı hem de gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içerir. Sadaka ise Allah’ın sevgisini kazanmak niyetiyle karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etme, iyilik ve ihsanda bulunma demektir. Bu iyilik hem bedenen hem de mal ile yapılabilir.

Sosyal adalet, barış ve huzurun sağlanması için bireyler sevgi ve merhamet ile birbirlerine yaklaşmalı, kardeşlik ve dayanışma bilinciyle birbirlerine yardımcı olmalıdırlar. Dinimiz sosyal yardımlaşma ve dayanışma üzerinde önemle durmuş ve bağlayıcı ilkeler koymuştur. Bu amaçla zekâtı ve fıtır sadakasını öğütlemiş; akrabaya, komşuya, yetime ve yolda kalmış olanlara yardım yapmayı teşvik etmiştir.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, bizleri muhtaç durumda olan kimselere yardım etmeye yönlendiren birçok ayet bulunur. Örneğin bunlardan birinde, “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse



gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.” (Bakara 2/267) buyrulur. Başka bir ayette ise infak konusunda cimrilik edenler, ihtiyaç sahiplerine yardım etme konusunda isteksiz davrananlar şöyle uyarılır: “Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Al-i İmran 3/180)

BİLGİ KUTUSU
“...Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Bakara suresi, 272. ayet.)

İnancımıza göre Yüce Allah fakirlere yardım eden, sahip olduğu imkânları ihtiyaç sahipleriyle paylaşan kimseleri en güzel şekilde mükâfatlandıracaktır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette, “Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimselerin Allah katında ödülleri vardır. Onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara 2/262) buyrularak bu durum açıkça ifade edilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) hayatı boyunca ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi, yetim, öksüz ve yaşlıları koruyup gözetmeyi ilke edinmiştir. O, birçok hadisinde bizleri de başkalarına maddi yardımda bulunmaya teşvik etmiştir. Örneğin bir hadisinde, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Buhari, Edeb, 12) buyurmuştur. Bütün bunlar
İslam dininde başkalarına maddi yardımda bulunmaya ne kadar önem verildiğini açıkça ortaya koymaktadır. O hâlde bizler de dinimizin öğütlerine uyalım. Güzel ahlaklı, cömert, yardımsever kişiler olmayı ilke edinelim. Başkalarına yardım eden kişilerin hem insanlar hem de Allah tarafından sevileceğini hiçbir zaman unutmayalım.

İslam dini, yardımlaşma ve dayanışmayı öğütler.

ETKİNLİK
Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.) bir yolculuktan dönerken sahabelerden biri olan Hz. Cabir ile konuşmaktadır. Bu konuşma sırasında Cabir’in yeni evlendiğini ve borçlu olduğunu öğrenir. Bunun üzerine, Cabir de Hz. Peygambere, sadece bir devesi olduğunu söyler.
Hz. Peygamber Cabir’e yardım etmek istemektedir. Konuşma sırasında ona, devesini çok beğendiğini söyler. Bu deveyi kendisine satıp satmayacağını sorar. Cabir de Hz. Peygambere Medine’ye kadar deveye binmek şartıyla satabileceğini ifade eder.
Yolculuk bitip Medine’ye varınca Hz. Cabir yolda yaptıkları konuşma gereğince, deveyi teslim etmek için Hz. Muhammed’in yanına gider. Fakat hiç beklemediği bir durumla karşılaşır. Hz. Peygamber yaptıkları anlaşma gereğince devenin parasını öder, fakat deveyi almaz. Bu deveyi Cabir’e düğün hediyesi olarak verir. (Buhari, Cihad, 49.)
Yukarıdaki olay, başkalarına maddi yardımda bulunmanın önemi konusunda nasıl bir mesaj içermektedir? Arkadaşlarınızla konuşunuz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) insanlara yardım ederken nelere dikkat etmiş, nasıl bir incelik göstermiştir? Yorumlayınız.

Karz-ı hasen ne demektir?
Karz-ı hasen; Allah rızasını kazanmak amacıyla, ihtiyaç sahiplerine ödünç para, mal v.b. şeyler vermektir.
İyilik yapma ve hayırda yarışmayı tavsiye eden Yüce Rabbimiz, kullarının verdiği sadakaları bizzat kendisinin kabul ettiğini Müzzemmil suresi 20. ayette açıklayarak infaka verdiği ehemmiyeti şöyle vurgulamaktadır: “…Namazı kılın, zekâtı verin, Allâh’a gönül hoşluğuyla borç (karz-ı hasen) verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha hayırlı ve mükâfatça daha büyük olmak üzere !..” Yüce Allah kullarının, kendi rızası istikametinde yaptıkları hayırları ve verdikleri sadakaları; “Karz-ı hasen: En güzel borç” namıyla kabul etme lütfunda bulunmaktadır. Üstelik bu borcu bizzat kendisinin, hem de kat kat fazlasıyla ödeyeceğini taahhüt etmektedir.
Yardım yapılırken öncelikle yakın akraba ve çevreden başlanılması öğütlenmiştir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin...”(Nisa suresi, 36. ayet.)



“Sana (Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Maldan harcadığınız her şey ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir.” (Bakara suresi, 215. ayet.)

Sadaka-i cariye ne demektir?
Neler sadaka-i cariye sayılır?

Dinî kavramlarımızdan biri olan sadaka-i cariye sürekli sevap kazandıran sadaka anlamına gelir. Dolayısıyla, sadaka-i cariye; yol, köprü, çeşme, mescit, yoksullar için aşevi, hastane ve okul gibi hayır işlerini kapsar. Bu hizmetlerin karşılığı olarak bunları yaptıranlar, yapılmasına sebep olanlar, destek olanlar, gerek hayatlarında ve gerekse vefatlarından sonra sevap kazanmaya devam ederler. Dinimize göre maddi yardımların dışında iyilik olarak tavsiye edilen davranışlar vardır. Bunlar arasında, insanlara yardımcı olmak, hüküm verirken adaletle hüküm vermek, dargınları barıştırmak, güzel söz söylemek, iyilikleri emredip kötülüklerden sakındırmak, sıkıntı ve eziyet veren engel ve pürüzleri ortadan kaldırmak, infak kavramı içinde yer alan iyiliklerdendir.

ETKİNLİK
“...Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim,Birr 58.)
Yukarıda geçen hadiste anlatılmak istenen nedir? …………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………........................................................
bottom of page